Dünyanın bugüne kadar en çok okunmuş eserler sıralamasında
İzmir’li kör ozan Homeros’un İlyada ve Odyseia
destanının ilk üçteki yeri sanırım önümüzdeki birkaç bin yıllık sürede
değişmeyecek.
Hele antik Yunan
halklarının; Mikenlerin, Spartalıların, Megaralıların,
Troialıların hem ahlak değerlerini, gururlarını, kahramanlarını ( Hektor, Paris, Agammemnon, Priamos, Odyseus, Patokhlos,
Kassandra, Melenaus, Ajax, Akilleus vs) ,savaş geleneklerini ve aşkı
anlatan Troia eserinin dünyada pek benzeri yok.
Ülkemizin bu büyük edebi ve tarihi mirası ne şekilde
sahiplendiği tartışıladursun; Hollywood çoktan konu hakkında 50 den fazla film
çekerek milyar dolarlık cirolarını çoktan cebine indirmiş durumda. Tarihi ilgi
ise Osmanlı dönemine kadar gerilere gidiyor. 1822 yılında ilk kazılar yapılmaya
başlanıyor.
Asıl Troia’nın dünyanın ilgisini çekmesi 1870-1890 yılları
arasında Osmanlının izni ile yapılan Schlieman Kazıları olmuştur. Alman
vatandaşı olup eşi benzeri olmayan bir kariyer ve yükseliş öyküsünün öznesi
olan Heinrich Schliemann; yoksul çocukluğu
sonrasında Hollanda liman kentlerinde 6 yabancı dil öğrenir. Küçük bir odada
çalışan genç alman yabancı dil sözlüklerini ezberlemek suretiyle; tabiri caizse
“oturduğu yerde” yabancı dilleri öğrenme kabiliyetine sahiptir. Ticari zekâsıyla
yoksul bir doğu alman çocuğundan Teksas’taki bir bankanın sahibi olması ile
sonuçlanan hayatını; Troia ve Mykonos kazılarına
adamış bir tarihi şahsiyet olarak tamamlar. Troia ve Mykonos kazılarını 20 yıl
boyunca kendi servetinden harcayarak finanse etmiştir. Troia kentini ve
destanda anlatılan “Priamusun Hazinesi” ni bulmaya tutku derecesinde takıntılı
bir kişi olarak tarihe geçmiştir. Yunan asıllı eşi Sophia ile yirmi yılı aşkın
sürede yurt dışına kaçırdığı hazineler (Priamusun
hazinesi dâhil) bir yana uyguladığı kesme tekniği ile dünya
arkeolojisine kazı çalışmalarının nasıl “yapılmayacağını” öğreten Schliemann bu
özelliği ile ne yazık ki; Troia kazı alanına telafisi mümkün olmayan ağır hasar
vermiştir. Kazı alanından çıkan her buluntu sonrasında işçileri evlerine
göndererek yaptığı kutlamalar; kazıda çalışan ve yöre insanından oluşan işçiler
tarafından bile anlatılmıştı. Troia’yı anlamak tüm bu ayrıntıları bir araya
getirmek suretiyle olmalıdır. Zira hikâyenin bir tarihi, bir arkeolojik, bir de
edebi yanı var. Sadece bir yönü ile ele almak anlam bütünlüğü sağlamadığı gibi
bazı konuların havada kalmasına sebebiyet verir.
Çanakkale- İzmir karayolu üzerinde olan kazı alanını tüm bu
ayrıntıları bir araya getirerek incelemek; tek başına pek bir anlam ve görkem
içermeyen antik kent gezisini çok daha doyurucu yapacaktır.
Baytatil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder