Kuzey Doğu Anadolu bölgesinin yoksul çocukları için umut
oldu, Artvin, Ağrı, Ardahan, Erzurum ve Kars’tan gelmişti öğrencileri. Cılavuz’un
coğrafi konumundan dolayı, köy enstitüleri tarihinde özel bir yeri
vardır.1930’ların sonunda Ankara’ya bu denli uzakta bir coğrafyada olması
heyecan vericiydi.1937 de Cılavuz Eğitmen Kursu açılır ardından köy enstitüsüne
dönüştürülür. Cılavuz adı; cılavu, atın yuları, gemi demek olan kelimeden
türetilmiş olmalı zira yöre halkının rivayetine göre bu bölgede Osmanlı Dönemi’nde
atların yularlarının saklandığı oldukça büyük depolar bulunmaktaydı.
Köy enstitüleriyle beraber, artık köyün değişimi, köye
yabancı ve köylünün de ‘yaban’ olarak gördüğü aydınlarla, dışarıdan gelen
bilgiyle ve özneler aracılığıyla değil, içerden ‘köyün canlandırılması’ yoluyla,
köylü çocukları tarafından gerçekleştirilecektir.
Cılavuz, Kars merkeze 23km.uzaklıkta, Susuz ilçesi
sınırlarında yer alır. Ruslardan kalan binalar okul binası olarak kullanılmış. Okul
bünyesinde pek çok işlik bulunuyordu:
Dikiş İşliği:İç çamaşırları ve elbiseler burada dikiliyordu.
Dokuma İşliği: Enstitü’nün ihtiyacı olan dokumalar yapılır, ayrıca
uzun kış günlerinde köylünün de bu tezgâhları kullanmalarına önem verilmiş, öyle
ki İkinci Dünya Savaşı koşullarında bez yokluğundan dolayı köylüler için ‘kefen
bezi’ dokumuşlar.
Demircilik İşliği: Balta, kazma, kürek yapılıyor, pulluk, araba
vb. tamir edebiliyorlardı.
İsmet Paşa’nın Enstitüyü ziyaret edeceği öğrenilince
Arıcılıktan sorumlu öğretmen Zakir Hoca bir hazırlık yapmak ister. Büyük bir
uğraşı ile peteğin ortasına Paşa’nın profilini yapar, kovana koyar gerisi
arılara kalır. Cumhurbaşkanı geldiğinde Zakir Hoca hediyesini sunar, Paşa,
nasıl yaptınız diye sorunca;
Kovandaki arılarla bir toplantı yaptığını, onlara şöyle
dediğini anlatır; ’bakın İsmet Paşamız geliyormuş, haberiniz olsun, eli boş
gönderecek değiliz, bir şeyler düşünün, onlarda dağın, toprağın çiçekleriyle
konuşmuşlar, el birliğiyle yapmışlar, bize de sunmak kaldı ’der.
Cılavuz’un yöre insanı için nasıl kıymetli olduğuna dair bir
de anlatıdan bahsetmek isterim: İki genç evlenmeye karar verir, oğlan tarafı
kızı istemeye giderler, oğlanın babası övünerek oğlunun okuduğu okulları
sırasıyla anlatır. Kızın babası dinler ki Cılavuz’un adı geçmez, hemen itiraz
eder ‘Ya Cılavuz’ diye sorar. Yani Cılavuz’da okumadıysan bu kadar övünmen
boşuna..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder