Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

16 Mayıs 2019 Perşembe

Cittaslow


Cittaslow
Sakin-şehir veya Yavaş-şehir olarak tercüme edilebilecek oldukça yeni bir kavram aslında Cittaslow.
Nüfusunun 50.000 altında olan; 30 ülkede 208 şehir standart olarak belirtilen 70 kıstası yerine getirerek bu unvanı almış durumdalar. Ülkemizde Cittaslow kent sayısı ise 14. Bunlar;
Akyaka, Gökçeada, Göynük, Halfeti, Perşembe, Şavşat, Seferihisar, Taraklı, Uzundere, Gerze, Eğirdir, Vize, Yalvaç ve Yenipazar Cittaslow kent unvanını taşıyan şehirlerimiz.  Tüm hikâye 19 yıl önce Floransa’nın Toskana’daki bir ilçe belediye başkanının fikri olarak ortaya çıkmış. Temel yaklaşım ise modern kentteki insanların insani değerlere yabancılaşması sonucu mutsuz olmasına karşı bilinçli bir kentsel karşı koyma anlayışı olarak özetlenebilir.  Malumumuz modern yaşamımız özellikle metropollerde zamanla yarış halinde geçmektedir. Büyükşehir insanları olarak nerede oturduğumuzu bile işimize uzaklığına veya ulaşım araçlarının sıklıkla uğramasına veya hızlıca kente gelmesiyle ölçüyoruz. Kent merkezleri çoğunlukla hızlıca yiyip- içilecek kafe- restoranlarla, hızlıca ve fazla aramadan tüm markaları bir arada bulabileceğimiz AVM’ lerle ve kentsel hiçbir tarihi bağımızın olmadığı sözüm ona “modern” plazalarla dolu. Cittaslow komitelerle dünya çapında örgütlenerek kıstaslar oluşturmuş. İnsanların sosyal varlıklar olduğu gerçeğini göz ardı etmeden; birbirleriyle sosyalleştiği, ürünlerin daha fazla el emeğine dayalı olduğu veya yöresel karakter barındırdığı, yapıların daha az katlı ve sentetik olmadığı ve burada sayamayacağımız toplamda 70 kıstas ile kentlerin yaşana bilirliği ve yaşam kalitesinin yükselmesi adına kentlerin korunmasına çalışması çok takdir ve dikkat toplayan bir mesele haline gelmiştir. Bu unvana sahip kentler insanlarda merak uyandırmaktadır. Hepimizin hayal ettiği “emekli olunca yerleşeceğim” tadındaki kentler turistik birer çekim merkezi haline geldiler bile.
Son olarak Erzurum’un Uzundere ilçesi bu iddialı unvana layık görüldü. Türkiye’nin en yüksek şelalesi olan Tortum şelalesinin bulunduğu; ilçede yelken, rafting ve kano gibi su sporları yapılabiliyor. Buradaki Tortum gölü ve çayı, Öşvank Manastırı gibi değerlere sahip olmasının yanı sıra Uzundere biyoçeşitlilik açısından da önemli bir yer. Uzundere birçok endemik bitki, memeli, kuş ve kelebek cinsinin yuvasıdır. Cittaslow kentler dizgisini turlarımızda da mümkün mertebe programlarımıza dâhil ederek bu “ alternatif kent ve yaşam” olanağı ile Ankaralı misafirlerimizi tanıştırmak istiyoruz. Hâlihazırdaki programlarımız; Akyaka’yı, Gökçeada’yı, Şavşat’ı, Taraklı’yı, Yalvaç’ı dâhil etmiş durumda. Önümüzdeki yıllarda hem sayısal olarak artmasını hem de hepsini programlarımıza katmayı diliyoruz.
Baytatil 



9 Mayıs 2019 Perşembe

Efes ve Meryem Ana Evi


Ege turlarımızın olmazsa olmazı elbette antik çağ metropolü Efes Antik kentidir. Altın çağını yaşadığı dönemde 250-300 bin arasında nüfusa sahip olan kent; özellikle antik çağın 7 harikasından biri olan Artemisison (Artemis Tapınağı) yapısının da yılda 700 bin ziyaretçisi ile Akdeniz bölgesinde dönemin en bilinen “dini turizm” merkezi konumunda idi. 
Menderes ovasındaki kumul hareketi sonucu limanını ve ticari önemini kaybederek; sıtma hastalığının tehdidine boyun eğen kentin muazzam kalıntıları her dönemde büyük ilgi çekmektedir. Arkeolojik kazılarının yaklaşık 150 yıldır sürdüğünü bildiğimiz kentin; buna rağmen halen %18 inin kazıldığını biliyoruz. Tarsuslu Aziz Paul ’ün 27 ay kaldığı kentin Hristiyan tarihi açısından da büyük önemi vardır. Hele 431 tarihli Efes Konsili ile tüm dünya Hristiyanları Meryem Ananın İsa’nın Annesi (Christodokos) değil; tanrının Annesi (Teodokos) olduğu ilan edilerek bu önemli tartışmaya nokta konulmuştur.   Efes konsili harabelerin içindeki Meryem Ana kilisesinde yapılmış olsa da; Meryem Ana kilisesi olarak bilinen ve ziyaret edilen yer Bülbül dağı üzerinde ve harabelere yaklaşık 8 km uzaklıktadır. Konsilden yüzyıllarca sonra Alman edebiyatçı Clemens Brentano Alman bir rahibenin hayatını anlattığı eserinde; rahibeye Meryem Ananın Efesin kuzeyindeki dağdaki bir kilisede gömülü olduğunu rüyalarında gördüğünü anlatır. Bu rahibe Anna Caterina Emmerich (1774- 1824) isimli çok sofu ve İsa yaraları olarak bilinen Stigmata yaralarını taşımış Katolik bir rahibedir. Bu kitabı okuyan Fransız bir gezgin olan Julien Goyet kitapta anılan yerdeki araştırması sonucu MS 1 yy a tarihlene küçük bir şapel kalıntısı bulur ki; burası Meryem Ananın öldüğü ve gömülü olduğu yer olarak Hristiyanlar arasında kabul görür. Papa 7. Pius’da 1951’ de Katolik dünya için Meryem Ana Evini hac merkezi olarak ilan edince romanın içeriği gerçeğe dönüştü. Artık her yıl yüzbinlerce yerli yabancı turist ve hacıya ev sahipliği yapan önemli bir turizm merkezi oluşmuş oldu. Baytatil olarak tüm Efes turlarımızda Meryem Ana evini de programa dahil ettik. Müslüman inancında da peygamber annesi olarak büyük saygı gören Hz. Meryem makamının ziyaret alanında akan kutsal sulardan içmenizi diler; sizleri Ege turlarımıza bekleriz…
Baytatil

Urfa Hakkında Kısa Bilgiler 3

  Harran Ulu Camii 8.yy. da son Emevi Halifesi 2.Mervan yaptırır, adı ‘Cami el Firdevs’(Cennet Camii)olarak geçer kaynaklarda. Doğu cephes...