Çanakkale hepimizde birçok
duygunun yoğun olarak yaşanmasına sebep olan; birçok acı ve gurur dolu tarihi
olayların yaşandığı anıtsal değere sahip bir ilimizdir. Mitolojik öykülerin
ihtişamı bir yana 1915 savaşları sırasında ülke savunmasında canını dişine
takan ve yoklukla mücadele eden gencecik insanların kahramanlık öyküleriyle
doludur Çanakkale’nin dağı- taşı-denizi. Bunların arasında şüphesiz başta Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Nazmi Bey, Cevat Paşa, On
beşliler, Mustafa Kemal Paşa ve isimsiz yüzbinleri saymak mümkün. Osmanlı
devletinin balkan bozgunu sonrası kazandığı bu müthiş savunma savaşı;
ulusumuzun sonraki yıllardaki önder kadrosunu seçmesinde ve kaybolan güvenini
bulmasında önemli bir rol oynamıştır. Mustafa Kemal’in cumhuriyetin kurucu
otoritesine başkanlık etmesinde Conkbayırı ve
Arıburnu’ndaki müthiş askeri zekâsı ve cesareti çok önemli rol
oynamıştır. Kitlelerin ve askeri çevrelerin güvenini kazanan Mustafa Kemal Paşa
bu sayede mücadelesini daha kolay sürdürebilmiştir. Çanakkale zaferi
uluslaşmamızın da temel taşını oluşturur. Ulus olarak özgüven kazanmamızda
önemli bir aşama olmuştur. Cumhuriyetimiz kurulur, ikinci dünya savaşı yılları;
nihayet Nato’ya üye olunulur. Yıl 1953 ( Nato üyeliğinden 1 yıl sonra)
olduğunda da Çanakkale yine çok acı bir olay ile hatırlanacaktır.
Bir Nato tatbikatından dönen “Dumlupınar”
isimli Türk denizaltı Çanakkale boğazından istanbul’a doğru yol
almaktadır. Gece 02.00 sularında su üstünde seyir halinde iken nara Burnu
dolaylarında İsveç bandıralı bir yük gemisi ile çarpışır. Çarpışma ile
denizaltı hızla denizin dibini boylamış; 81 kişilik mürettebattan sadece 22
kişi deniz altının “kıç” tabir edilen bölümdeki dar torpido dairesine sağ
olarak sığınabilmişlerdir. İlk çarpışma ile güvertedeki 3 askerimiz şehit olmuş
5’i botlarla Çanakkale hastanelerine kaldırılmışlardır. Geri kalan 51
denizcimiz de şahadet mertebesine ulaşırlar. Şamandıra ile yaşadıklarını
bildiren denizcilerle telefon bağlantısı kurulur. Kurtarma gemisi hazırlanır ve
yola çıkar; içeride mahsur kalmış denizcilerimize torpido dairesinin içinde
solunan havanın kıymetli olduğu, sakın ola sigara içmemeleri, gereksiz yere
konuşmamaları, türkü söylememeleri salık verilir. Saatler sonrası kurtarma
gemisi gelse de boğazın şiddetli akıntıları ve geminin eğimli biçimde dibe oturmuş
olması bir türlü kurtarılmaya izin vermez. Telefon bağlantısı ile görüşmeler
sonuna kadar süren denizcilerimizi kurtarma umudu bir türlü sonuca varmaz.
Artık umudun bittiği anda bir anons yapıldı ve rahatça türkü
söyleyebilecekleri, sigara içebilecekleri duyurulur askerlerimize.
Kendilerinden son olarak “ komutanım bir sigara yakalım...” sesi ve “Ah bir ataş ver cigaramı yakayım” türküsü duyuldu…
Dumlupınar her yıl 4 Nisanda tüm 81 şehidiyle anılır. O
günün teknolojik gerekleri yetersiz olduğu için kurtarılamayan denizcilerimize üzülmemek
elde değil… Ruhunuz şad olsun…
Baytatil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder