Tİ-TO
Tİ-TO (“SEN ONU YAP, SEN ŞUNU YAP”)
Dağılan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti’ni oluşturan
ülkelerin; ülkemizde cazip bir turistik destinasyon olmasından sonra Balkanlar
bölgesine epey tur yapma fırsatı buldum. Doğal olarak mevcut ekonomik, sosyal
ve etnik problemleri gözlemlerken “oralı” insanlarla konuşma; tanışma fırsatı
da buldum. Abartısız olarak tüm Balkan ülkelerinde ve her toplumun kesiminden
insanda nostaljik bir tavrın veya geçmişe özlem dolu söylemlerin tanığı oldum.
1990’ lardaki korkunç iç savaşların acımasızlığı karşısında eski dönemleri
yaşayanların dağılma öncesinde tüm bölge halklarının kardeşçe ve barış içinde
bir arada yaşadıklarını onlarca kez işittim. Taraflı tarafsız herkes bölgenin
tüm Güney Slavlarını birada tutan harcın çok karizmatik lider Jozip Bros Tito
olduğunu söylediler.
Jozip
Bros 7 Mayıs 1892 yılında Zagreb’e 63 km uzaklıktaki Kumlovec’te doğar. Baba
Hırvat; Anne Sloven’dir. Ailenin 15 çocuğunun 7 .cisidir. Yoksul
ailenin çocuğu olan Jozip Bros Avusturya, Almanya, Çekya ve İtalya’da metal işçiliği
yaptı. Sosyalist fikirlerle çalıştığı işletme sendikalarında tanıştı.
Hırvatistan Sosyal Demokrat partisine üye olarak aktif siyasete atılsa da;
Avusturya-Macaristan veliahtı Franz Ferdinand’ın Bosnalı Sırp Gavrilo Princip
tarafından öldürülmesi üzerine Sırbistan’a savaş ilanı ile Jozip Bros ülkesinin
askeri olarak (Hırvatistan) Sırbistan’a gönderilecek; ancak savaş karşıtı
olmasından ötürü ilk cezaevi deneyimini tadacaktır. (Petrovaradin/Novi Sad)
Cezaevinden sonra tekrar askere alına Jozip Bros Moldova cephesinde yaralanarak
Ruslara esir düşecektir. Ağır yaralı Jozip Bros 13 ay hastanede geçirdikten
sonra Çar yanlısı askerlerin elinden kurtularak; ideolojik olarak yakınlık
duyduğu Bolşeviklere katılacaktır. Rus iç savaşında Bolşevikler tarafında 3 yıl
savaşır.
1920
de yurduna döner ve Yugoslavya Komünist partisinin kurucuları arasında yer
alır; 8 yıllık siyasi mücadele sonunda 6 yıl hapiste kalır ve 1934’te serbest kalır.
Bu yıllar içinde Türkiye dâhil pek çok ülkeyi ziyaret eder. Hemen hepsi farklı
kimlikler ve farklı işlerle ilgili olup; komünist ideolojisi uğrunadır. Bu
zaman zarfında ayrıca İspanya İç Savaşına katılım gösteren Enternasyonal
Tugaylarının İspanya’ya geçişini organize eder. (Bu özelliği aşağıda
değineceğimiz Partizan yapılanmasında kendisine büyük avantaj
sağlayacaktır.) Tabii artık tüm dünyayı tehdit eden Faşist Almanya tehdidi
ülkesini de tehdit etmektedir.
Mücadelesi sadece Nazilerle olmayıp onların işbirlikçileri
konumundaki ve Hırvatistan’da kurulan ve Nazilerle işbirliği yapan Ustaşa
Hareketi (Ante Pavelic), Sırbistan monarşisinin destekçisi ırkçı
Çetnik hareketi (Draza Mihajlovic) ve Benito Musollini’nin liderliğini ettiği
İtalyan “Kara Gömlekliler” dir. Bunlar Jozip Bros’un hayali olan bağımsız birleşik
bir Yugoslavyanın en büyük düşmanı konumundadır. Savaş sonrası eşitlik sözü
verdiği çok uluslu Balkan halklarını bir arada tutmak tüm bu unsurlarla
mücadeleyi ve savaşı gerektirir. Tüm dünyada büyük saygı ve destek görecek;
uğruna şarkılar, marşlar ve hikâyeler anlatılan “Partizan” gerilla hareketini
kuran Jozip Bros tüm ayrılıkçı ve milliyetçi söylemleri reddederek efsanevi
Neretva Direnişi ile Nazi ilerleyişini 1943 yılında püskürttükten sonra tüm
Yugoslav halklarının tartışmasız doğal lideri olmuştur.
Yugoslav halklarının Jozip Broz’a güvenmelerinin başkaca
sebepleri de olmuştur. Nitekim Alman ilerleyişine karşı koyamayan Yugoslavya
kralı (2.Petar) kaçarak soluğu İngiltere’de almıştır. Slovenya’nın büyük bölümü
Almanya’ya bağlanmıştır; İtalya Arnavutluk ve Dalmaçya’yı işgal etmiş ve
Kosova’yı da almıştır, Voyvodina’yı Macarlar işgal etmiştir (Macarlar da
Nazilerle işbirliği yapmıştır), Sırbistan ve Makedonya bölgeleri de Bulgarlara
bırakılmıştır. Tüm bu parçalanmayı gören halkların Bosna Hersek’i mücadelesinin
merkezi yapan Jozip Bros’a inançları özellikle Nazi ilerleyişinin durdurulması
ile doruğa ulaşmıştır. Jozip Bros hem düşmanlarıyla mücadele ederken bir
taraftan da insanları Partizan tarafına çekme adına gerektiğinde aşiret
liderleriyle bile yüz yüze görüşmeler yaparak onları bağımsızlık uğruna
savaşmaya ikna ediyordu.(Kosova/Brka Blerim)
1942’de Yugoslavya Antifaşist Ulusal Konseyini
toplayan Jozip Bros tüm halklara eşitlik temelinde özgür ve bağımsız bir
birleşik devletin temeli atılmış oldu. 29 Kasım 1943’te Yugoslavya Sosyalist
federal devletinin kuran Josibp Bros 1945 yılında savaşın galibi olarak
Belgrad’a girer. Partizan hareketi tüm dünyada büyük saygı ve takdir kazanır.
(Patizan hareketinin temel nüvesini çok ilginç olarak İspanya iç savaşına katılan
1300 dolayında çok deneyimli Komünist güney Slav gerillanın oluşturduğunu da
eklemek isterim.)
6 federatif ve 2 özerk ülkeden oluşan Yugoslavya (Güneyslav
Birliği) sosyalist dünyanın yıldızı durumuna yükselir. Ülkede 4 resmi dil ve 2
farklı alfabe kullanılmış, 3 ayrı din ve 20’ye yakın farklı etnik kökenden
insan yaşamıştır. Örgütçü kişiliği ve herkese görev vermesinden dolayı Ti-To
(sen onu yap, sen şunu yap tekerlemesinden esinlenerek) Tito lakabını
alır.
Karizmatik
lider Jozip Bros Tito bağımsızlık ilkesine o kadar bağıldır ki Komünist
dünyanın lider konumundaki Sovyetler birliğinden bile talimat almayı reddederek
sosyalist tarihte farklı bir sosyalizm anlayışı getirmiştir. Özellikle “milli”
sosyalizm adı verilecek olan ve ekonomik işletmelerde özyönetim olarak
tanımlanan, yurttaşlarına seyahat, sanat ve kültürel faaliyet serbestisi
tanıyan sistemi Sovyetlerden büyük tepki çekecek ve Yugoslavya Kominternden
“değişimci ve batı işbirlikçisi olması suçlamalarıyla” çıkarılacaktır. Tito tüm
dünyayı hayrete düşürecek ve Stalin yönetimine karşı gelecektir. Ülkesinin
kalkınması ülküsünden yola çıkarak tüm dünya ile ilişkiler kuracaktır. Hatta ne
Doğu blokuna ne de Kapitalist blokuna dâhil olmayan ve hemen hepsi eski sömürge
ülke durumunda olan 3. Dünya ülkelerine önderlik ederek; Dünya Bağlantısızlar
hareketini oluşturacaktır. Yugoslavya, Cezayir, Mısır, Hindistan, Küba,
Endonezya vs gibi yüzden fazla ülkeyi biraya getiren Tito tarihte ilk kez
sömürgeci olmayan “beyaz adam” olarak 3. Dünya ülkelerine el uzatan adam olarak
tarihe geçmiştir.
Ülkesini dışa bağımlılıktan kurtararak kendi milli
sanayisini oluşturan Yugoslavya kendi silahlarını, uçaklarını, gemilerini,
arabalarını, makinalarını, tekstil ve tarım işletmelerini tüm dünyaya
pazarlayacaktır. Etnik köken, dinsel farklılıklar gibi sorun teşkil edecek
hususların da anayasal olarak çözüme ulaştırılmasından sonra refahın da
paylaşılmasıyla halkta müthiş bir memnuniyet oluştu. Farklılıklar refahın
artmasıyla görülmez olmuş; birlik ve kardeşlik duyguları tüm etnik kökenlerde
hissedilmiştir. 1974’te ömür boyu Başkanlığa seçilen Tito 4 Mayıs 1980 de
yaşamını yitirmiştir.
Soğuk
savaş döneminde propaganda aracı olarak kullanılan medyada (Ana akım-
mainstream) Tito’nun kimi özellikleri özellikle çarpıtılarak aktarılmıştır.
Bunlardan en fazla öne çıkan kendisinin zalim bir diktatör
olduğudur (şüphesiz
kim Abd-Kapitalizm karşıtıysa diktatördü) bunun yanında lüks tüketim araçlarına
çok düşkün olduğu propagandası, kadınlara düşkün olduğu propagandası, viskiye
düşkünlüğü propagandası vb dir. İç savaşlar sonrası kan gölüne dönen bölge ve
işlenen savaş suçları düşünüldüğünde halkları aşırı milliyetçilikten uzak
tutarak neleri başardığını daha iyi anlıyoruz.
Etnik ve dini aşırılıklara hiç yaşam alanı tanımadan tüm
Yugoslavya haklarını barış ve huzur içinde tutmayı beceren bu büyük devlet
adamının bağımsızlık mücadelesi veren Anadolu halkına da büyük saygısı vardı.
Bunu 12 Mart 1978 deki Yugoslavya’nın kuruluş Yıldönümündeki tarihi konuşmasında
şöyle ifade eder:
Ülkemiz kristal bir küredir. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi
ellerimle tutarak değil alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim
nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere
düşer ve tuz buz olur... İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka
bağımsız ülkelere kalır. Nasır, (Mısırın ilerici Başbakanı ) benim dostumdur ancak
ondan önce dünyanın geleceğinin korunması Anadolu’ya düşer. Anadolu’da
Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden
Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır.”
Baytatil